Başkalarına bağımlıysan gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun” diyordu Ramon…..Ve bağımlılığımız ne kadar çoksa o kadar çok kişiye gülümsemek zorunda kalıyoruz .Diyelim ki yürürken yolda…kalabalıkta.. değneğiniz kaydı ya da çarptı birisi size..Kahretsin..!Düştünüz..!Yolun tozuna çamuruna bulandı eliniz yüzünüz.Halbuki ne kadar da dikkatli yürürdünüz …Ama oldu işte..Kahretsin..!Diziniz ezildi, ne çok yandı canınız..belki de kolunuz…Ama ruhun acısından dizin acısını duymaz olursunuz..Hele etraf kalabalıksa.Ahh bi de orada ..!Uzaktan uzağa hoşlandığınız bi kız ya da bi çocuk varsa.Yakında..Civarda..Gördü mü acaba..?Bakmamaya çalışmak o tarafaKonuşulanları duymamaya çalışmak..İnsanlar gelir yanınızaYardım etmek isterler tüm iyi niyetleriyle.İçiniz ağlamaktadır oysaAma yardım etmeye çalışanlara gülümsemek zorundasınızdır.Hele ki ruhunuzun acısı yansısın yüzünüzeOlmadı işte.O mahrem acı asılı kalmalı kirpiklerinizde- Yardım ettik yaranamadık..- Surata bak..sanki biz düşürdük..!- Teşekkür edeceğine..!Amman dostlar sakın böyle yapmayınyardım eden kişinin akşam başını yastığa koyduğundakendini iyi hissetmesine engel olmayın.Bu da onun hakkı.GülümseyinHatta gülümsemenin yanında bi de espri yapın. Size yardım elini uzatanlara karşı şirin,hatta düşüşünüzü umursamaz gözükmeye çalışın.Mesela; ben zaten deşecektim deyin.Hani Nasrettin hoca eşekten düşünce “ben zaten inecektim” demiş ya işte onun gibi.Afferim işte, öğrendin gülümseyerek ağlamayı.Toplum böylesini seviyor biliyorsun. Engelinle barışık olacaksın, sakın kavga etme ammann..!Ayırmaya gelmiyorlar.Yediğin yumrukla tekmeyle kalıyorsun. Ve hep o oluyor kazanan.Diyelim ki..Çocuksunuz dahaOlmuş bi şey işte sakat kalmışsınızYa da öyle doğmuşsunuz…herneyse.Tekerlekli sandalyedesiniz veya koltuk değnekleriniz olmuş yanınızdan hiç ayıramadığınız en iyi arkadaşınız.Bir duvar kenarında ya da bir ağaç gölgesinde seyredersiniz top oynayan yaşıtlarınızı..Gülerek el çırparak.Halbuki o topun peşinde koşamamanın acısıyla içiniz ağlamaktadır.Ama..Lakin..Fakat..Somurtamazsınız, kızamazsınız üzülemezsiniz. zaten o güne kadar içinizin acısını,yüreğinizin burukluğunu yüzünüze yansıtmamayı çoktan öğrenmişsinizdir.Belki de o kadar alışmışsınızdır ki kendinize. Unutmuşsunuzdur ağlamayı.Ağlamaya değer daha güzel daha anlamlı şeylere saklayıp göz yaşlarınızısadece gülümsersiniz yuvarlanan topun ardından.Farkında olmadanDiyelim kigenç bi kızsınOlmuş bi şeyler işte sakat kalmışsınYada öyle doğmuşsun…her neyse..!Davetlisindir.Akraba içinde ya da mahallede birlikte büyüdüğün arkadaşının düğününeBenim hiç düğünüm olmayacak ve hiç gelinliğim diye düşünsen de..Gidersin oynaya güle...Ve..VeSeni iki yüzlü seniiAğlasana doya doya…hemen orada oracıkta.Niye eve gidince yorganı kafana çekip yastığınlaboğmak istiyorsun gırtlağında düğüm olan o sesi.Gülmen lazım.. ve sen ispat etmek zorundasındır ,oradaki herkesten fazla sevindiğini eğlendiğiniAffferim sana..gülümseyerek, hatta gülerek ağlamayı ne güzel becerdin..!Senden beklenen buydu işte.Sakın hissettiğin gibi davranma,yoksa orada bulunanlara zehir edersin şu canım eğlenceyi.Seni kıskanç seniii..!Aaa kardeşlerin de var senin değil mi?Bekarlar mı?Çeyiz alıyorlar mı onlara, çarşıya çıkıldığında?..Ve senin de fikrini soruyorlardır tabii.- Bu nevresim takımı nasıl?İçinizde tarifsiz bir kırgınlıkla..Ve ama..Ve tabii gülümseyerek..Ve belli etmemeye çalışarak kırgınlıkdan doğan umursamazlığınızı;- Çok güzel harika alın bunu mu diyorsunuz?..Ve söyleyin yeni türkü’nün türküsünü;Tak etti canıma bu maskeli baloBu maskeli baloVe onun sahte yüzleriDostlar uymayın siz bana. Sizi anlamazlar şarkıyı anlarlar.- Niye bana da almıyorsunuz..? Demeyin.Canım biliyorsunuz işte, belli senin sebebin.Şu mutlu ortamı bozmanın ne alemi var?Diyelim ki…Olmuş bi şeyler işte doğuştan ya da sonradan..Adalelerinizin kontrolü artık çıkmıştır sizden.Acıkınca yemek yemek kadar doğalsa da bu sindirilenlerin vücuttan atılmasıYine de bin kahır olur bu en doğal olay size.Ahhh bi de kendi kendinizi temizleyip yıkayamayacak kadartüketmişse adaleleriniz gücünü,daha bi ağır gelir yaşamın yükü.Bağımlı olmanın en ağır yüküdür bu ki bunu ancak taşıyanlar bilir.En yakınınız yakınınızdaysa şanslısınızdır.Ama o bu yükü sırtlamak için omuz verdikçe daha bi ağırlaşır.O an hayattan yaşamdan tanrıdan tüm isteğiniz gelip bu yükte düğümlenir.Dersiniz ki her şeyine eyvallah da bu sakatlığın, alışamadım işte buna.Utanıp sıkılırsınız, ufak bi terslikte öfkelenirsiniz ama asıl öfkeniz kendinizedir.O an, en yakınınızdaki en yakınınız değilse, bi bakıcı veya bi hayırsever,bi uzak akraba, işi şakaya espriye boğup gülümsemeye çalışırsınız…İçiniz ağlamaktadır oysa.Hele lavman yapılıyorsa ;Zeki Müren’in “öyle zor, öyle zor ki seni içimden atmak” şarkısını söyleyin mesela.Ben denedim inanın, herkesler güldü o an.Ayyy valla yaaa güldüler inanınVe sonra duşa götürün beni deyinDuşta ağladığı hiç belli olmuyor insanın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder